Selam,
Ehe, yine ben. Blogumu pek kimse okumadığı için kendi kendimle yazışan kaçığın biri gibi geldim kendime, kendime selam verip katmerleyeyim istedim. Baştaki yılışık sırıtmanın sebebi bu :)
Çok zaman geçmiş en son yazdığımın üzerinden, baştan sona bir okudum yazdıklarımı da, eğlenirken psikopata bağlamışım. Bu psikopat halime daha sonra değineceğim. Şimdi gelişmeler aktarayım hemen.
Yaşlandım: Yılları kovalayan biri değilim, yaşımı sorduklarında afallarım hep,bilmiyorumdur hatta çoğu zaman.. Henüz aynada belirginleşen kırışıklığım da yok, yaşıtlarımın ikişer üçer bebe sahibi olması da yaşlılık hissi doğurmuyor bende. Neden mi yaşlandım? Mesela her zaman yapmak istediğim yamaç paraşütünü yaptım, yıllardır dövme yaptırmak istiyordum, kıydım paraya koca bir dövme yaptırdım. Şu an gelecek ilk parayla pasaportumu çıkarttıracağım yurt dışına çıkma hayalimi gerçekleştirmek için. . Bir yerde okumuştum, hayallerinizi daha fazla erteleyemiyorsanız yaşlanmışsınızdır deniliyordu. İşte o an dank etti, farkettim ki kafamda bir bucketlist oluşturmuşum ve teker teker uygulamaya başlamışım, hayallerimi daha fazla ertelememek güzel de, yeni hayaller kurmaktan da vazgeçmişim...
Benim bir üç dilek fantezim vardır. İçlerinden biri, o ara en çok istediğim, ama değneksiz de olabilecek bir tanesidir hep, üniversiteyi kazanmak gibi, ya da zayıflamak gibi..Ve o tek dileği amaç edinirim kendime. Kendim için bir sihir yaparım. Uzun süredir üç dilek tutmadığımı farkettim, hayallerimi birer birer gerçekleştiriyorum tamam ama deli gibi, soluksuzca, yarın ölüverecekmişim gibi, telaşla, durup dinlenmeden, daha da önemlisi durup tadını çıkarmadan. Yaşlılık böyle birşey mi?
Peki ne oldu da, kendi kendini mutlu etmeyi bilen ve eğlenceli bir insandan, telaşlı, umursamaz ve hatta zaman zaman sinir küpü bir gıcığa dönüştüm. Bu gün otobüsle ofisime gelirken aklıma düştü nedense, artık insanları umursamıyorum dedim. Daha doğrusu, insanların hakkımda ne düşündüklerini umursamıyordum, kendimin mutluluğunu düşünmediğim, gibi başka insanların mutluluğunu da düşünmüyordum artık. Sadece iç güdüyle yapmak istediklerimi yapıyorum, içgüdüsel olarak hayallerimin peşindeyim, gitmek istediğim düğünlere gidiyorum, gönül alıcı cümleler kurmaya bile zahmet etmiyorum hayır derken insanlara, kabayım. Çabuk sinirleniyor ve hiç birinize ihtiyacım yok diyorum içimden, hatta bazen bile bile sevilmemeye çalışıyorum. Hayattan çok sille yemiş, dünyaya küsmüş yaşlı tipler vardır ya.. Pollyana nın teyzesi gibi, haaii, onun gibi olmuşum ben.
İçimdeki kelebeği gömmüşüm,miskini beslemiş onu da sefadan çatlatmışmışım, bilinçsizce yatıyordur bir yerlerde zevkten. İnternet sitelerinden alışveriş yapan, sürekli oyun oynayan, yapmak için para lazım diye istiflediğim pekçok hayalim için para kazanma ve biriktirme telaşına düşen, tam bir geberiğe dönmüşüm. Bu böyle gitmez dimi ama, birşey yapmalı, önce üç dilek tutmalı.
1. Kelebeğini bul
2.Pollyana yı tekrar oku
3. Hemen İstanbul'a bilet al, direngeziii